Enantiodromia, C. G. Jung tarafından kullanılmış kavramlardan biridir. Bu kavramın kökeni Yunan filozof Heraklitos’a dayanmaktadır. Enantiodromia iki Yunanca kelimenin birleşiminden oluşmaktadır: enantios (karşıt) ve dramein (akmak, koşmak)
Jung enantiodromia terimini, zaman geçtikçe kişide bilinçdışı zıtlığın ortaya çıkması durumu için kullanmıştır. Jung’a göre kişinin bilinçli yaşamında önemli olan bir şey değersizleştirilince, bilinçdışında bunun telafisi gerçekleşir. Bilinçli yaşamda aşırı tek taraflılık varsa bu olgu hemen hemen her zaman görülür. Kişinin bilinçdışında karşıt bir eğilim büyür ve bir süre sonra bilince çıkar.
Dolayısıyla insan zihninin kendi kendine yapabildiği bu telafi sisteminden, kişinin tek taraflı aşırı eğilimler gütmesinden ziyade daha dengeli bir yaşam sürdürmesinin önemini anlıyoruz.
Enantiodromia Örneği (Star Wars II, III Spoiler)
Enantiodromia kavramı için sinemadan verilebilecek ilginç bir örnek Anakin Skywalker olabilir. Anakin Skywalker karakteri Jedi öğretileri gereğince “karanlık tarafa giden yol” olarak tanımlanan her yanını hemen hemen her Jedi gibi bastırmıştır. Bastırdığı önemli yanlarından biri öfkesidir. Her ne kadar Anakin öfkesini bastırmış olsa da zamanla Anakin’in içindeki öfke büyümüştür. Bunun ilk örneklerinden beri Star Wars II filminde annesinin katili ve o bölgede bulunan bütün masum insanları katletmesidir. Star Wars III filminin sonunda Anakin’in öfkesi o kadar büyür ki bir Jedi’ken artık tam tersi bir konuma geçerek Sith lordu olur. Ustası Obi-Wan, Anakin’le dövüşmeye başlamadan hemen önce Anakin’in durumunu özetleyen şu cümleyi kurar: “… yok etmeye yemin ettiğin şeyin ta kendisi oldun”.